Apollonia Antik Kenti, Apollonia Antik Kenti Nerede, Apollonia Nerede, Apollonia Kaş, Apollonia Tarihi ‘ni diye bilmek istiyorsanız.Antalya’nın Kaş ilçesine 22 km mesafede, Sıcak/Kılınç Köyü yakınlarında, kurulmuştur. Başka bir tarifle Myra Antik Kenti’nin 21 km. güneybatısındaki Sıcak Yarımadası kıstağında Sıcak/Kılınçlı köyünün 1 km güneybatı bitişiğinde, yaklaşık yüz metre yükselen tepelerin üzerinde bulunan Avşar Harabeliği’nde yer almaktadır. Antik kentin yeri konusunda araştırmacılar farklı iddialarda bulunmuş, fakat Roma imparatorları Augustus ve Tiberius’un devirlerinde, bir adağın gerçekleşmesi üzerine tanrılara duyulan minnet duygularını ifade eden “adak steli” denilen stellerden bahseden kitabelerin sayesinde yeri saptanabilmiştir. Kimin tarafından kurulduğu bilinmemekle birlikte, bir beyin oturduğu kaleden biri olduğu tahmin edilmektedir. Kentin, “L” harfine benzeyen bir kayalığın üzerine kurulması ve antik dönemi simgeleyen kalıntılardan da kentin M.Ö. IV. yüzyıllarda en parlak dönemlerini yaşadığı anlaşılmaktadır. Bir takım arkeoloğun gezi amaçlı yaptıkları görsel saptamaları ile sınırlı kalan kent tarihi, kazı çalışmalarının başlatılmaması nedeniyle henüz aydınlığa kavuşmamıştır. Apollon kültüne dayanan Apollonia Antik Kenti’ni, bazı kayıtlarda Likya Birliği içinde sikke bastığı bilgisine rastlanmaktadır.
Apollon Anadolu Kökenli bir tanrıdır.
Anadolu kökenli bir tanrı olan Apollon, mitolojinin en önemli tanrılarından biridir. Tanrının adına kurulan “Apollonia” ismi Hellen dilinde “Apollon’un yurdu” anlamına gelmektedir. Antik dünyada kendi adına yapılmış 24 şehri bulunan Apollon, Anadolu’da Psidia, Mysia, Karia ve Kefken gibi bölgelerde Apollonia adını taşıyan kentleri vardır. Lyklia’daki Apollonia Antik Kenti’nin yakınlarında Simena, Aparlai ve Isında antik kentleri bulunmaktadır. Ele geçen yazıtlardan Apollonia Antik Kenti’nin bu kentlerle birlikte Tetrapolis isimli “Dört Kent Birliği” oluşturan bir sympoliteia (siyasi birlik) kurduğu ve bu birlik içinde başı çeken Aparlai Antik Kenti vasıtasıyla da Likya Birliği’ne katılarak yer aldıkları anlaşılmaktadır. Bu sympoliteia’nın içinde bir tek Apollo Antik Kenti’nin tiyatroya sahip olması, kentin sympoliteia’nın kült merkezi olduğu kanısını güçlendirmektedir.
Apollon Antik Kenti’ni kuzey ve batıda surlar kuşatmıştır. Bugün oldukça iyi durumda olan bu surlar, kentin akropolünün tamamını içine aşır. Surların bazı taşları rektogonal olmakla birlikte, dış yüzeyleri düzeltilmemiş, kabaca bırakılmıştır. Surların içerisindeki Bizans dönemine ait bir kale ve kilise kalıntısı bulunmaktadır. Kale’nin eski merdivenlerinden çatısına kadar çıkıp batıya doğru baktığınızda, 6. yüzyılda inşa edilmiş ve günümüze kadar gelmiş bir kilise göze çarpacaktır.
Kilisenin kuzey-batısındaki yamaçta ise oldukça tahrip olmuş küçük olduğu kadar sevimli bir tiyatrodan kalan izler gözünüze çarpacaktır. Tiyatronun kuzey-doğusunda Rum dönemlerine ait olduğu düşünülen bir hamam kalıntısı vardır. Kale’den Likya’nın ilginç dağları ile buluşmuş masmavi denizinin eşsiz manzarasını izlemek büyük bir keyiftir.
Apollonia Antik Kenti’nin günümüze kadar gelebilen en belirgin özelliği nekropol alanı ile kentin çevresinde yer alan mezar kalıntılarıdır. Anıtsal mezarlar tiyatronun doğusu ile İç Kale’nin kuzey-doğusundadır. Nekropolis’de bulunan, üç sıra merdivenli, podyum üzerine dikdörtgen blokların dikilmesiyle oluşturulmuş altı adet dikme mezar vardır. Likya’da benzerlerine az rastlanan bu altı tane sütunlu veya direkli mezarların sütunları kayalara oyulmuştur. Diğerlerinden çok daha görkemli olan ve M.Ö. 6-4. yüzyıllara ait olduğu düşünülen bu altı prizmal gövdeli bir mezarın, Heroon (kahramana ait mezar) olduğu düşünülmektedir. Üstünde Roma ve Bizans dönemine ait yazıların yer aldığı bu mezarın en önemli özelliğinden biri de geleneksel gothic detayları ile süslü ve çok rastlanmayan oyma süslemelerle işlenmiş, kendine has altı ayaklı lahitlerinin olmasıdır.
Likya Uygarlığı içinde bu tarzda sütunlu, direkli mezarlar örneği bir de Ksanthos Antik Kenti’nde vardır. Yalnız Apollon Antik Kenti’ndeki mezarların sütunları kayalara oyulmuşken, Ksanthos Antik Kenti’ndeki direkli mezarların lahitlerin üzerine işlenmesi, iki şehrin mezarları arasındaki tarzı ve farkı ortaya koymaktadır. Antik kentte Roma dönemine ait mezarlar akropolün eteklerine doğru yer almaktadır. Tepenin kuzey yamacında ise eski Yunanca yazıtlı bir kaya mezarı ve çoğu semerdam[1] kapaklı Roma Dönemi’ne ait lahitler yer almaktadır. Bunlar arasında, kapağının her yanında üçgen alınlıkları olan, kaliteli bir işçilik ürünü, gösterişli şekilde süslenmiş bir anıt mezar görülmeye değerdir.
Apollon müziğin, sanatın, güneşin, ateşin ve şiirin tanrıçası, kehanet yapan, bilici tanrı sıfatlarını taşır. Kahinlik yeteneğini diğer insanlara da transfer edebileceği düşünülmektedir. Biseksüel yönü ağır basan Apollon, Zeus ve Leto’nun oğlu, Artemis’in ikiz kardeşi, Kassandra’nın eşidir.
Zeus’un Maia’dan oğlu Hermes, (üvey kardeşi), tanrısal gücüyle ikiye ayırdığı inek bağırsağını, kaplumbağa kabuğuna bağlayıp, ondan yaptığı altın bir liri çalan Apollon, müzler korosunun başıdır. Gümüş yayıyla oku en ileriye atabildiği için okların, tıbbı insanlara o öğrettiği için hekimliğin tanrısıdır. Asla yalan söylemediği için ışığın ve gerçeğin tanrısı olan Apollon, kutsal ağacı; defne, atmaca, kuğu ve kargadır. Lakapları okçu, “Likyalı” ve Latincede yırtıcı kuşlara ilişkin olarak kullanılan “yırtıcı” anlamına gelen “Vulvurus”tur.